Ana Sayfa Alışveriş 92 Danimarka Sürprizi

92 Danimarka Sürprizi

216

Babam kendimi bildim bileli meraklıydı futbola. Koyu bir Galatasaraylı’ydı. Öyle ki benim ismimi Metin koyacak kadar benimsemişti takımını. Tabii bizim çocukluğumuz da, maçlar, tribünler, taraftarlar arasında “Re Re Re, Ra Ra Ra” tezahüratları eşliğinde karnaval gibi geçti. Ben de çocukluğumda hep hayal kuruyordum bir gün Galatasaray’da oynayacağım diye. Babam futbolu çok sevdiği için oğlunu da futbolcu olarak görmek istiyordu ama benim gözüm dev adamlardaydı. Takımın futbol basketbol fark etmez her maçını izlerdik ama mahalleye geldiğimizde ise potada kapışır, kendimizi orada gösterirdik. Durum böyle olunca babam da beni basketbol antrenmanlarına yazdırdı. Okuldan fırsat bulunca ben koşuyorum doğru salona. Gecem gündüzüm basketbol, sarı, kırmızı. Derken bir gün diz kapağımdan ufak bir sakatlanma yaşadım. Büyük bir şey değildi ama doktor basketbola devam etmemem gerektiğini söyledi. Orada bıraktım ben de, maça gitmekle arkadaşlarla ara sıra mahallede oynamakla yetindim. Ama içimde hep bir ukde kaldı. Üzerinden epey bir zaman geçmişti ki bir hafta sonu babamla alışverişe çıktık. AVM’ye gitmişken takımımızın mağazasına uğramadan olmaz. Girdik Galatasaray Store’a. Babam tabii ki futbol bölümünde takılıyor bense basketbol takımı bu yıl sponsor değiştirdiği için yeni formalarını inceliyorum. Sakatlanmamdan sonra babamla ilk kez birlikte GS Store’a geliyoruz. Ben şimdi yanımda babamla görünce takımın sarısını kırmızısını yan yana, bir burkuldum. Yüzüm düştü biraz, bizimki hemen fark etti. Konuyu açmamak için olsa gerek “Ooooo Hummel çıkarmış basket formalarınızı, artık çavuş apoletleriniz var, uğur getirir bunlar,” dedi. Ama benim canım sıkılmıştı bir kere. Bir anda: “Ben şanssız mıyım baba?” diye sordum. Kısa bir sessizlik oldu, babam elini omzuma attı. “Gel evlat sana şansla ilgili bir hikaye anlatayım,” dedi.

Bir de böyle sürekli hikaye anlatır bizim peder. Kendini kaptırır, büyük bir heyecanla, iştahla, sanki oradaymışcasına. Anlattığı hikayeler arasında futbol elbette hep baş köşede. Gol kralı futbolcular, gözü kara teknik direktörler, bir türlü faulü vermeyen sinsi hakemler, dünya kupaları, amatör lig takımları… Çocukluğumdan beri en büyük zevklerimden biri de babamdan dinlediğim çimen ve azim kokulu bu hikayeleri dinlemekti.

“Biz bu çavuş apoletlerini ilk ne zaman gördük biliyor musun? 92 Avrupa Şampiyonası’nda,” dedi bizim Homeros.

“Şampiyona o yıl İsveç’te yapılıyor. Haziran’ın ortası. Sen daha 3 yaşındasın. O gün, yani final maçının oynandığı gün futbol tarihine altın harflerle geçti. Danimarka öyle bir destan yazdı ki ne görüldü ne duyuldu. Yüzyılın futbol sürprizini İskandinavlar yaptı. Hem de ne sürpriz. O zamanlar gruplarda 8 takım var şimdiki gibi 16 değil. Zaten o seneden sonra 16’ya çıktı. Futbol aslarını biliyorsun Almanya, Fransa, İngiltere hepsi turnuvada. Bu 8 takımın içinde bir de Yugoslavya vardı ve ön elemeleri geçtiği halde ülkesinde iç savaş çıktığı için geri çekilmek zorunda kaldı. Hal böyle olunca yerine apar topar eleme grubunda ikinci olan Danimarka milli takımı geldi.” deyince babam, benim gözler fal taşı gibi açıldı.

“Ön elemeleri bile geçemeyen takım şampiyon mu oldu?” dedim.

“Tabii oğlum hatta öyle söylentiler vardı ki plajdan topladıkları adamlarla maça çıkacaklar dediler. Teknik direktör aradığında takım Karayipler’de güneşleniyormuş. Hahahaha,” bastı meşhur kahkahasını. Etrafımız da biraz kalabalıklaştı bu arada. Bu plaj lafından sonra çevremizdekilerin de ilgisini çekmişti babamın hikayesi. Bizimki farketti ilgiyi tribüne oynamaya başladı hemen.

“Şimdi gençler, Danimarka çıktı sahaya, İngiltere ile ilk maçını yapıyor. İşte biz ilk defa o zaman futbolcuların omuzlarında gördük bu Hummel’ın çavuş apoletlerini. Bir de futbolcuların isimlerini. İlk kez o şampiyonada formalara futbolcuların ismi yazılmaya başladı. Neyse maçlar devam ediyor. Danimarka ilk maçlarında ya berabere kalıyor ya da çok az puan alarak kıl payı kurtarıyor paçayı. Senin anlayacağın ne ölüyor ne gülüyor. Tabii kimse de güvenmiyor Danimarka’ya ben de dahil. Öyle böyle derken yarı finale kadar geldi Danimarka, karşısında Hollanda var. Bir Allah’ın kulunun aklına da gelmedi ki Hollanda gibi bir takım Danimarka’ya yenilsin. Adamlar 5-4 devirdi Hollanda’yı şaştık kaldık. Bu plajdakiler bir de finale çıkmasınlar mı? Finalde de karşısında kim var dersiniz? Almanya. Şaka değil Almanya Danimarka’ya karşı. Dedik ki tamam artık. Bu iş burada biter. Buraya kadar sıyırarak bir şekilde geldin, yarı finalde şans eseri Hollanda’yı da yendin ama şimdi senin karşında koskoca futbol devi Almanya var. Herkes emin şampiyon Almanya. Maçı izlemesek bile olur diyorduk aramızda. Final maçı yüzü suyu hürmetine geçtik ekran başına. Derken gençler maç başladı, inanamazsınız 0-0 bitti. İş kaldı mı penaltılara. Danimarka’nın şampiyonadaki yıldız oyuncusu kimdi biliyor musunuz? Kaleci Scmeichel. Altın eldivendi o sene altın. Öyle toplar kurtardı ki hele finalde penaltılar atılırken, nefesler kesilmiş kalpler güm güm. Scmeichel, Van Basten’in attığı topu bir kurtardı, o kurtarış Danimarka’ya şampiyonluk getirdi. Maç bitti Danimarka 2, Almanya 0. Almanlar şok, Danimarkalılar şok, tüm dünya şok. Sadece Almanlara değil bütün Dünya’ya eşine benzerine rastlanılmayacak bir sürpriz yaptı Danimarka. Böyle bir galibiyetti işte. Schmeichel, Van Basten’in penaltısını kurtararak Danimarka rüyasını başlatıyordu.”

Vay be dedik biz de hep bir ağızdan, helal olsun. Etrafımızdakiler ve ben hepimiz öylesine şaşırdık öylesine keyif aldık, bu hikayeden. Bizim jenerasyonun yaşı yetmiyor tabii gerçekten böyle mi oldu, nasıl oldu diye sormaya başladılar babama. Babam pek bir keyifli. Dedi ki:

“Sonra teknik direktör Nielson’a bu başarının arkasındaki gücü sordular.” O ana kadar hikayesini etraftakilere bakarak anlatan babam gözlerini bana çevirdi.

“Nielson dedi ki: Ben kim olduğumu iyi biliyorum ve o yaz şanslıydım. Bunun başka hiçbir şeyle alakası yoktu dostum, sadece şanslıydım,” dedi.

Babamın ne demek istediğini orada çok iyi anladım.

Yine kalbimden vurdu beni gönlümün Homeros’u.

Önceki İçerikÖzgüveniniz Bugün Kaç Metre?
Sonraki İçerikDespacito’yu Kaç Değişik Şekilde Çalabilirsiniz?